McChatryh, aslında cahil bir kaçık, sahtekardı – AHMET KAHRAMAN

AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com

McChatryh, aslında cahil bir kaçık, sahtekardı

Her toplumun kaderinde, “kurtarıcı” rolüne soyunmuş “felaket tacirleri” vardır. Geri kalmış kafalılar dünyası Ortadoğu’da, ordu, polis triumvirasını kuran, alkış yağmuruna tutulan dikatördür.

Darbe teknikleri arasında, Amerikalı senatör Joseph Rammond McCarty’nin tekniği kendine hastır. O, günümüzdeki “tekçilere” de ilham kaynağı olan kişilik terör devleti prototipidir..

Hikayemize başlarsak, McCarty, bir dönemin, soğuk savaşın ganimet avcısıydı. Bütün benzeri terör devleti, manivelacıları gibi cahildi. Yalancı, hırsız ve sahtekar… Ama dört yıl süren “terör efendiliği”, Amerikan tarihinde, utanç gediği olarak açık kaldı.

Baştan alırsak, İkinci Dünya savaşından hemen sonra ve dünya iki kutupluydu. Amerika’nın başını çektiği kapitalist blok ile Rusya (Sovyetler Birliği)’nın liderliğindeki Sosyalist blok, yayılma rekabetindeydi. İkiye ayrılmış Kore’de, 1950 başlayan savaş rakipleri karşı karşıya getirmişti. 

Amerika’nın Güneye verdiği desteğe misilleme olarak Sovyetler Kuzeyi destekliyor, Sovyetlerin, Atom’dan sonra Hidrojen bombası üretmesi de Amerika’da korku yaratıyordu.

Cumhuriyetçi Parti’den Winconsin senatörü McCarty, bu sırada “kızıl panik”in sesi olarak öne fırlıyordu.

Senatör, 9 Şubat 1950 günü Virginia’daki kadınlar kulübünde yaptığı konuşmada, bir kağıt parçasını havada sallayarak, “bu kağıtta, Dışileri Bakanlığındaki 204 Komünistin adı yazılıdır ve onlar, Amerika’yı Rusya’ya peşkeş çekeceklerdir” diye haykırıyor, sözleri ertesi gün Amerikan basında kıyametin gelişi alarak yankılanıyordu.

Senatörün havada salladığı kağıt, aslında, bir gün önce kuru temizleyiciye bıraktığı elbisenin makbuzuydu. Ama makbuz işe yaramış, Amerika’da yüz kızartıcı bir dönemin başlangıç unsuru olmuştu.

Senatörün çıkışından hemen sonra, Amerikan istihbaratı harekete geçmiş, devlet dairelerinde çalışanları takibe almış, şüphe duyulanlar tutuklanmaya başlamış, bu arada soruşturma komiteleri kurulmuştu. Senatör, artık tek kişilik egemen güç, ülkede terör rüzgarlarının efendisiydi. Yazarlar, Holllywood yıldızları, akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar hedefleri arasındaydı.

Senatörün dokunup, adını andığı kişiler, vatan haini listesinde yer alanlar, adeta anında yarı ölüye dönüşüyordu.

John Steinbeck, Hower Fast, Arthur Miller gibi ünlülerin de aralarında bulunduğu pek çok yazar, Charlie Chaplin, Orson Welles gibi sinema devleri, bilim insanı Albert Einstein da McCharty’nin zehirli oklarına hedefti. Ailesi Kayseri’den kaçkın olan sinema yönetmeni Elia Kazan, daha sonra Amerika’ya başkan olacak Roland Reagen, oyuncular Robert Taylor, Gary Cooper gibileri de bu dönemde muhbir olarak utancın evrensel tarihine adlarını yazdırıyorlardı. En başta Chaplin ve Einstein pek çok kişi ülkeyi terketmek zorunda kalacak, karı-koca Ethel ve Julius Rosenberg’ler ise Rus casusu diye idam edilecekti.

Senatörün hedefine giren iflah olmuyor, anında işsiz kalıyor, kimileri iflas ediyor, işsiz, işlevsiz kalan aydınlar büyük acılar çekiyor, açlığa mahkum olanlar arasında intiharlar yaşanıyordu.

Üniversiteler, başlıca hedefti. Arthur Miller’in daha sonra yazacağı “Cadı Avı” tiyatro eserinin adıyla anılan bu dönemde, ülke çapında, yüzlerce öğretim elemanı işten atıldı, istifa etmek zorunda bırakıldı.

Ülke aydınlarının felaketi, Senatör Joseph McCarthy için şenlik günleriydi. Ülkenin en çok alkışlanan yüzüydü. Geçtiği yollarda alkışlayıcılar toplanıyor, hatıra olarak imzasının alınması için kuyruklar uzuyordu.

Senatör, dört yıl boyunca, Amerika semalarının en ışıltılı yıldızı olarak kaldı. Sonra, hangi şaşkınlığın eseri bilinmez, bir gün aniden orduya el attı: Orada da Komünisler vardı…

Bunun üzerine soruşturma açıldı. Ama derinleştikçe saldırı oklarının yönü değişti. McCharty Senato soruşturma komisyonunda sorgulanırken, iğneleyici sorulardan sonra suçlamalara hedef oldu. Derken olay yargılanmaya dönüştü. Senatör günler boyu, nefile yere ülkeye adanmış fedakarlığını, dürüstlük ve vatanseverliğini anlattı. Çünkü, ateşli nutukları artık işe yaramıyordu. Üstlendiği görevin miadı kapanmıştı. O artık, buruşuk bir kağıttı. Hem de itibarsız ve kirli…

Amerikan tarihine, “Amerikan halkının kafasını karıştırıp saptırmak, Amerika’nın dünyadaki itibarını düşürme konusunda, kimse onun kadar başaralı olamamıştır” cümlesiyle geçen bu adam, artık cilası, boyası dökülmüş, foyası ortaya çıkmış bir sahtekardı. Kaçık bir cahil ve hırsız…

Hakkındaki hüküm, 1954’te onaylanınca, kendini içkiye verdi. 1957 yılında çıldırarak öldüğünde 57 yaşındaydı…

Ama, ruhu ve yöntemleri, 2015 yılında, TC’de yaşıyordu. Dünyanın başka yerinde gölgesi yoktu. TC, yer yüzünde tek başına “tek”ti. “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil” narasına, “tek fikir” de eklenmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fikrine aykırı fikir sahipleri vatan haini, namussuz, edepsizdi. Karşılık fısıldayan olursa mahkemeler anında ceza biçiyordu.

Erdoğan, “kamuda terör örgütü yandaşları var” deyince, tasfiye atakları başlıyor, adını hainlikle zikrettiği gazeteciler, yazarlar kızgın baktığı belediye seçilmişleri, “Kürdistan katliamının suç ortağı olmayacağız” deklerasyonunu yayımlayan akademisyenler tutuklanıyordu.

Yorum bırakın