Tüm şiddet biçimleri ideolojiktir! – REYHAN YALÇINDAĞ

REYHAN YALÇINDAĞ
reyhan_yalcindag@yahoo.com

Tüm şiddet biçimleri ideolojiktir!

Bir 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Haftasını daha, korkunç bilançolarla karşıladık. Başta Ortadoğu olmak üzere, güzelim dünya, çepeçevre kuşatılan şiddet sarmalı altında adeta inliyor. Bölgesel ve iç savaşlar arasında, insanlık bir kez daha büyük sınav veriyor. Kadın bedenini silah ve işgal edilesi alan olarak gören erkek akılla zehirlenmiş devlet politikaları, kadına yönelik şiddette sınır tanımıyor. Ev içi, kamusal alanda, sokakta kadına yönelik suç işleyen erkekler de devletin mekanizmaları tarafından korunmaya devam ediyor. Böylelikle şiddet her zamankinden daha fazla girift bir ideolojik erk aracı olarak karşımıza çıkıyor.

Tablonun küçük bir özetine bakarsak: DEF 2015 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda, Türkiye’nin “toplumsal cinsiyet eşitliği”nde 125’inci sıradan 130’uncu sıraya gerilediğini açıkladı. Üstelik bu eşitsizliğin 118 yıl sonra ortadan kalkacağı şeklindeki tespiti de atlamadan! Böyle giderse, kadın-erkek eşitsizliğinde her geçen yıl 5 ülke daha geriye giden bir Türkiye’yi 2016’da bekleyen şey, 130 ülke arasında 130. sırada olmaktır! Kadına yönelik şiddetin kendi iktidarları döneminde yüzde 1.400 arttığını itiraf etmekten çekinmeyen AKP, mevcut politikalarla devam ederse bir yıl sonra gelinecek nokta daha da vahim olacak.

Kadın cinayetlerinin çoğunun kadının istemediği şeye zorlamak yüzünden gerçekleştiğini unutan ve “zorla güzellik olur!” diye açıklama yapan kadın aile bakanları olduğu sürece…

Evlenme tekfini reddettiği için kadını öldüren faile “aşırı tutkuyla sevdiği için öldürmek” gibi akıldışı ve terminolojiye yeni kazandırılan gerekçelerle; ya da katilin “takım elbise giyerek mahkeme heyetine saygı gösterdiği” gibi gerekçelerle ciddi ceza indirimi yapan ağır ceza mahkemeleri olduğu sürece…

Kadınların kaç çocuk doğuracağına karar veren; “kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır” diyen cumhurbaşkanları olduğu sürece…

Evlenecek eş bulamadıkları takdirde kendilerine müracaat etmelerini isteyen başbakanlar olduğu sürece…

Ve yine, “canlı bombalar eylem yapmadan onları tutuklayamayız” diyen başbakanlar olduğu sürece… Polis işkencesiyle bebeğini düşüren genç kadının evli olmadığını öğrendikten sonra adeta oh olmuş dercesine “kadın mıdır, kız mıdır belli değil!” diyen bakanlar olduğu sürece…

Evini aramak isteyen polislere “galoş giyin” diyen Dilek Doğan’ları öldüren polislerin tek bir tanesi ceza almadığı sürece…

Ekin Wan’ın çırılçıplak cesedine işkence yapan ve yanıbaşında fotoğraf çektirip “haydi şimdi kalk bakalım, kalk da kadınları kurtar!” diyebilen özel harekatçılar korunduğu ve hak ettikleri cezaya çarptırılmadıkları sürece…

Kadınlar her yerde öldürülmeye devam edecekler. Son birkaç aydır Kürdistan’daki sokağa çıkma yasaklarından sonra her yaştan siviller, anneler, keskin nişancılar tarafından ya da havan toplarıyla katlediliyor. Evleri yakılıp yıkılıyor. Son olarak 14 gün sokağa çıkma yasağıyla cebelleşen Nusaybin’de katledilen 5 çocuk annesi hamile Selamet… Evinin önünde çocuklarıyla vurulan Selamet’in fotoğrafının her santimini, kendisine insanım diyen herkes hafızasına kazıdı… Katiller hesap verene kadar da yüreğimize astığımız fotoğraflardan biri olarak kalmaya devam edecek…

AKP’nin, 7 Haziran seçimlerinden önce sözlü olarak seçim beyannamesine koyduğu çözüm süreci başlıklı bölüm, “yolda düştüğü için” önce basıma verilmemişti… Önceki gün açıklanan Hükümet programında ise hepten “düşürüldü”… Savaşı isteyen, demokratik çözümü reddeden devlete yönelik Nusaybinli annelerin yanıtı, hem direnmenin ve hem de özgücüyle kendisini ve kentini savunmanın mümkün olabileceğini bir kez daha gösterdi. 14 günlük ablukanın ardından kadınlar, “zılgıtlarımızla, teneke sesleriyle, gürültü eylemleriyle direndik ve kazandık” dediler.

Savaşta ve şiddette ısrar edenlere bir çift sözüm var: Kadınların zılgıtlarından korkun! O zılgıtlar olduğu sürece kadınlar asla direnmekten vazgeçmeyecekler!

Yorum bırakın