Dünya dönüyor -SUAT BOZKUŞ

SUAT BOZKUŞ
suatbozkus@gmail.com

Bilim “Tarih tekerrür etmez, her şey değişir, gelişir” der. Bilim öyle der ama Türkiye siyaseti bilimi yalanlamak için her şeyi yapıyor. Bilime karşı savaş açıyor.

1128 akademisyen ve bilim insanı memleketin hali hakkında görüşlerini açıklayınca kızılca kıyamet koptu. Erdoğan’ın işaretiyle tetikçiler ve savcılar hücuma geçtiler. Tetikçiler tehdit, taciz ve fiziki saldırılara geçerken, savcılar da onları karakollara dolduruyor. Evren’den miras YÖK’çü takımı onları atmaya hazırlanıyor.

Memleketin halini tarife hacet var mı?

7 Haziran seçimlerinden sonra halkın iradesini alenen gasp eden Erdoğan diktası saldırıya geçti.

Yakılan yıkılan binalardan vazgeçtik. Katledilen canları hatırlayın. Daha bir yıl bile olmadı:

Kobanê direnişi günlerinde yüzden fazla vatandaş katledildi, linç edildi.

Üstüne 5 Haziran Amed Katliamı, ardından Suruç Katliamı, 10 Ekim Barış mitingi sabahı Ankara Katliamı…

Katliama uğrayanlar siyasi çözüm, demokrasi ve barış isteyenler…Yollar, morglar cenaze dolu. İnsanlar ölülerine üzülemiyor bile. Cenazesini bulduğuna, aldığına ve gömebildiğine seviniyor. Buna vicdan dayanır mı?

Ya katledenler kimler? Hepimiz biliyoruz, tanıyoruz katilleri. Ama asıl bilmesi gereken MİT, polis, savcılar, adliye bilmiyor. Çünkü şu ana kadar hiçbiri yakalanıp da cezalandırılmış değil.

Diyalog-müzakereye sürecine son veren Erdoğan ve AKP çetesi, HDP’ye yüzde 80’den fazla oy vermiş yerlerden başlayıp tüm şehirlere saldırmaya başladı. Özel harekatçılar, tanklar, helikopterler, uçaklar eşliğinde sivil halka karşı bir soykırım ve göçertme planı uygulanıyor. Halk buna karşı dişiyle, tırnağıyla, etiyle, kemiğiyle kendisini savunmaya çalışıyor. Yüzlerce sivilin çocuk, hamile kadın, yaşlı denmeden katledildiğini, şehirlerin nasıl yakılıp yıkıldığını gördük. İşte, halkın vicdanı olan aydınlar, akademisyenler ahlaki ve tarihi sorumlulukları gereği bu kanlı gidişata dur dediler. İşte Erdoğan’ı kudurtan-çıldırtan da bu oldu:

Aydınlar ne istemiş: Silahların susmasını ve katliamların durmasını ve yaşama hakkı-güvencesi başta olmak üzere temel insan haklarını…

Aydınların açıklamasına karşı çıksanız bile onları susturmaya hakkınız yok. Gücünüz de yetmez zaten!

Ama Erdoğan, “Bunlar 152 bin akademisyen içinde 1128 kişi” diyor.

Çaldıkları oyları ve paraları saymaktan, sıfırlamaktan başka bir şey bilmeyenler zırcahil olmasalardı, değil 1128 aydın, bir tek aydın bile bunları savunsa söylediklerini ciddiye alırlardı. Bu aydınlar, Erdoğan’a karşı seçime giren adaylar değil ki, oy sayısından söz ediyor. Bu aydınlar, Erdoğan’dan ihale isteyen-alan, kendisine komisyon veren ve halkın “…” koyduk diye sevinen çakallardan da değil. Aydınlar keşke çoğunluk olsalardı ama maalesef bu mümkün değil. Aydınlar her zaman azınlıktadır. Zaten onları aydın yapan da, seçkin-saygın yapan da budur. Aydınlar azınlıktır ama çoğunluğu etkiler, çoğunluğun geleceğini kurarlar.

Bruno da tek kişiydi. Herkes dünyanın tepsi gibi dümdüz olduğuna, öküzün boynuzları üstünde döndüğüne inanırken, “Hayır, dünya yuvarlaktır, dünya dönüyor” diyen de bir tek kişi -Galile- çıktı. Geride kalan çoğunluk onu yakarak susturmaya çalıştı. Ama dünyanın dönmesini durduramadı. Arkasından sökün eden diğer aydınları da susturamadılar.

Babasına asker mektubu bile yazamayacak kırattaki şahısların devlet başkanı da olsa, cahil cesaretiyle akademisyenlere hakaretler, küfürler yağdırarak kendisini tatmin etmeye kalkması Zemzem kuyusuna işemek gibidir. Meşhur olursunuz ama haklı olamaz ve kazanamazsınız. Tersine, bu fosseptik çukuruna batışın simgesi olur.

Evren faşizminin batışını Amed zindan direnişçileri ve Aziz Nesin önderliğindeki “Aydınlar Dilekçesi” sembolize etmişti. Evren’e özenen Erdoğan’ın sonu da ona benziyor. Özyönetim direnişleri ve Akademisyenlerin açıklaması, Erdoğan’ın da akademisyenlere kırmızı görmüş gibi saldırması kendi hazin sonunu göstermiyor mu?

Erdoğan ne derse desin, dünya dönüyor. Farkında değil ama Erdoğan ve avanesi de birlikte dönüyor, dönecek.

Yorum bırakın