antiprêze: Türkiye Cumhuriyeti Aile Şirketi!.. Erdem Aydın

 

İtalya’nın Corriere della Serra gazetesi, Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimi merak etmiş, Türkiye’den önemli bulduğu bir isme sormuş.

Bu çok önemli kişi, detaylı ve iddialı cevaplar vermekten de geri durmamış.

Mesela demiş ki,

“NATO üyesiyiz. Attığımız her adımı partnerlerimiz ve işbirlikçilerimizle koordinasyon içinde atıyoruz. Oysa Rusya’nın ne yaptığından haberdar değiliz, bir tek IŞİD’i vurmak için davranmıyorlar.”

“(Can Dündar ve Erdem Gül) Türk hükümetinin IŞİD’i silahlandırdığını yazdılar. Hangi ülkede böyle bir haberin hoş görüleceğini bilmek isterim.”

Türkiye adına konuşan bu kişinin Dış İşleri Bakanı veya en azından bir müsteşar filan olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi?

Hayır, bu zât şehzadelik meraklısı Bilal’den başkası değil! Memleket aile şirketi ya, mirası hakkında konuşmasın mı!

Ortadoğu’nun akbabası

Burhan Kuzu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Baş Danışmanı… Öyle olmasa, ciddiye alınmaz tabii. “Anayasa Profesörü” unvanına filan bakmayın, Yozgat’ın herhangi bir kahvesinde okey oynarken yanına sokulan kameraya, “Rusya doğalgazı keserse nolacak abi, tezek yakarık” diyen abiden daha politik değil. Ama işte üzülür müsün, güler misin bilmem, memleketi bunlar yönetiyor.

Kuzu’nun evlere şenlik bir Twitter hesabı var. Bu hesap sayesinde onun, danışmanlarca imbikten geçirilmemiş gerçek kişiliği, daha doğrusu kişiliksizliğiyle karşılaşıyoruz. İşte son twitlerinden biri de yandaki: “AB, nihayet Türkiye’nin restini anladı ve kesenin ağzını açtı. Ne demiştik? ‘Sınırı açar Suriyeli mültecileri üzerinize salarız’ E…”

Demek ki neymiş, bütün o insaniyet teranesinin altında yatan, akbabalıkmış. Türkiye, Suriyeli mültecileri bir şantaj unsuru olarak görüyor, böyle kullanıyormuş.

İnsanların, halkların acılarından çıkar devşirmenin fenalığını hangi sıfat anlatır, bilemiyoruz. Ama Ortadoğu’nun akbabasına, leş kargasına dönüşmüş bu vasat akıllılar yenilecek, onu biliyoruz.

DÜNYADA TÜRKİYE KUŞAĞI

2023 semalarındaki Türkiye, geçtiğimiz iki haftada da dünya gündeminden eksik olmadı. Paris’in butiklerinde, Dublin’in pub’larında, New York’un plazalarında… Elhamdülillah, yine Ortadoğu ve Balkanlar, Uzak Asya ve dahi Antarktika, ülkemizden konuştu.

Rus uçağı, DAİŞ petrolü, Erdoğan’ın yurtdışındaki banka hesapları filan… Hepsini biliyoruz. Memlekette öyle bir gündem var ki, her birimiz birer analist, birer uzman olmuşuz zaten.

Fakat bu gündemler arasında öyle bir gündem vardı ki, hakikaten ülkemizin nevi şahsına münhasırlığını ortaya koyuyordu.

Gollum, biliyorsunuz, Yüzüklerin Efendisi’nin orijinal bir karakteri. Orta Dünya’nın hobbitlerinden biriyken bir gün bir yüzük buluyor ve hayatı değişiyor. Öyle ki bu yüzük, takanı görünmez yapıyor ve taşıyana ölümsüzlük ve türlü ihtiraslar zerk ediyor! Fakat ona bir bulaşan, artık iflah olmuyor, fiziken ve ruhen dönüşüyor, “Kıymetlimiss”in kölesi haline geliyor.

Aydınlı doktor Bilgin Çiftçi’nin Erdoğan’ı Gollum’a benzeten bir “caps”i sosyal medya hesabında paylaşması, gözleri yeniden Orta Dünya’ya çevirdi. Aslında büyük bir sanat tartışmasının kapısı aralandı!

BBC’den Guardian’a, Reuters’dan CNN International’e dünyanın belli başlı bütün ajans ve yayın organları, haberi manşetten gördü.

Geçenlerde bir Alman, Türkiye’den geldiğimizi işitince gülmeye başlamış ve “Ah, Erdoğan! Kendine 1000 odalı bir saray yaptırmış değil mi?” demişti.

Keşke biz de gülebilsek…

Kriminal vaka!

Kürdistan’da her yolu mübah gördüğü katliamlar dizisine devam eden Türk devletinin yenilediği, boyutlandırdığı bir yöntem var: Cinayetleri kriminal bir vakaya dönüştürmek!

Öyle ki, hepimiz birer balistik uzmanı, birer harita analizcisi, birer video teknikeri kesiliyoruz!

Tahir Elçi’nin katledilmesi ertesinden de aynı şey oldu. Hem saldıran hem savunan, bir anda mermi çekirdeklerinin peşine düştü, görüntüler üzerine komplo teorileri üretti. Koşanlar şöyle koşuyormuş, polis şöyle silah sıkıyormuş, o kepenkte mermi izi yoksa polisin cinayeti işlediği netmiş…

Şimdi de tarihi camiinin yakılması konusunda aynı şeyi konuşuyoruz.

Şunu netleştirelim: Yaşanan, Kürt halkı ile Türk egemen devleti arasındaki statü mücadelesinin bir perdesidir ve bütün veçheleriyle politiktir!

Kürt halkı, ateş altındaki ülkesini savunmak için kullandığı şiddette haklıdır, meşrudur.

İşgalcinin kovulmadığı bir ülkede hayatı, siyaseti, şiddeti, barışı, demokrasiyi filanı normatif bir hayatın değerler skalasını kullanarak anlayamaz, anlatamaz, savunamayız. Helikopterlerle kentlere savunurken bile bunu bekliyorlar. Bu da bir çeşit tuzaktır, hem de en profesyonelinden… Uyanıklık, en çok şimdi lazım!

Siz de yazın!

antiprêze’ye siz de katkı sunabilirsiniz. Radarınıza takılan haberleri, yazıları, demeçleri, yorumunuzu katarak ya da katmadan ulaştırın, bir yolu yordamı varsa yayınlayalım. Yeni Özgür Politika’yı didiklemeyi, eleştirmeyi de ihmal etmeyin!

Radarınıza takılanları, “erdem-aydin@gmx.de” mail adresine veya gazetemizin posta adresine gönderebilirsiniz.

erdem-aydin@gmx.de

Yorum bırakın