Nusaybin’de neler oluyor – ESRA ÇİFTÇİ

ESRA ÇİFTÇİ
e.ciftci96@gmail.com

Bugün Nusaybin’de sokağa çıkma yasağının 14. Günü… Muhtemelen bu kadar görmezden gelinen, neredeyse yok sayılan Nusaybin’de sokağa çıkma yasağı devam edecek ve kim bilir daha kaç insan hayatını kaybedecek?

Gelmiş, geçmiş en uzun sokağa çıkma yasağını yaşıyor Nusaybinliler… 1980 askeri cunta döneminde bile sokağa çıkma yasağı 6 gün sürmüştü, süreyi ve yaşananları göz önüne aldığımızda Nusaybin’de açık bir devlet darbesi olduğunu görüyoruz. 

İlçeye giriş, çıkışlar yasak, sağlıklı bilgi alınamıyor. Telefonlar, internet doğru dürüst çalışmadığı gibi birçok yerde hiç çalışmıyor. Dün ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde Nusaybin’de yaşayan ve hem kendileri, hem de aileleri tehlike altında olan üç arkadaşıma ulaşabildim ve onlardan yaşananlara dair bilgiler aldım. Bunlardan biri de Nusaybin Belediye Eşbaşkanı Sara Kaya idi… 

Sara Kaya: Türkiye’de en uzun sokağa çıkma yasağını yaşıyoruz. Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ve en büyük şiddeti 13 gündür Nusaybinli kadınlar yaşıyor. Nusaybin’de her zaman kadınlar öncü rol üstlenmiştir ve Nusaybin bir kadın kentidir. 10 Kasım’da cezaevinden çıktım ve 13 Kasım’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Seçilmiş biri olarak kentin sokağına çıkamamak ve bir kadın belediye başkanı olarak kadın arkadaşlarımla dayanışma içinde olamamak, yine seçilmiş vekillerimizin kente giriş yapamamaları, 13 gündür kimseye ulaşamamamız hangi hukuki gerekçe ile açıklanabilir? Burada orantısız bir güç kullanılıyor. Sokaklarda tankların, panzerlerin dışında hiçbir araç görülmüyor. Mesele hendek meselesi değil, öncesi var. İnsanlar, gece yarıları evlerine baskın yapılarak hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındılar. Ben belediye başkanı olmama rağmen, her gün belediyeye gidip gelen bir insan olarak benim evime 28 Ağustos’ta gecenin bir yarısı saat 04.00’de polisler tarafından baskın yapıldı ve beni gözaltına aldılar. Yine Selamet Yeşilmen evinin balkonunda vuruldu, bir çocuk annesi ve hamileydi. Kendi ülkelerinde, kendi şehirlerinde insanlar sokağa çıkamıyorlar, cama dahi yaklaşamıyorlar, kadınlar kendilerinden çok çocuklarının hayatlarından endişeli. Bugün “Kadına Yönelik Şiddet Günü’nde bütün kadınların yönünü Nusaybin’e çevirmesi gerekir. Her alanda kadınlar destek verebilirler. Bütün dünya, Kürdistan ve Türkiye halklarına sesleniyoruz bu kabul edilir bir durum değil…” 

Av. Kamuran Tanhan (Mardin İHD Şube Yöneticisi):

“Bilindiği üzere Nusaybin’de sokağa çıkma yasağı 13. Günü geride bıraktı. Diğer il ve ilçelerin belli mahallelerinde sokağa çıkma yasağı yaşanırken, Nusaybin’de tüm mahallelerde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Valiler, valilerin hukuki durumlarını, görev yetkilerini düzenleyen yasa olan 5442 sayılı il idaresinin 11. Maddesi’ne atıfta bulunarak süresiz sokağa çıkma yasağını uyguluyorlar. Oysa bu yasa valilere sokağa çıkma yasağı yetkisi vermez, valiler bunu farklı işletiyor. Valilerin kamu güvenliği iddiası esasında; insanların güvenliğine kast eden bir durum almış bulunmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin dağıtmak istediği ekmekten almak isteyen Sedat Güngör ve yine evinin bulunduğu sokakta vurulan Muhammet Altunkaynak ve diğer yaşamını yitirenlerin kamu güvenliğine kastın birer örneğidir. Nusaybin 150 bin nüfusu olan bir ilçe ve günlerdir elektriksiz ve susuz bırakıldı. Kolluk güçleri “mayın var” diyerek su şebekesini patlatıyor ve şehrin suyunu kesiyor, aynı durum elektrik için de geçerli. Nusaybin’de yaşanan sivil ölümlerin otopsi raporlarına baktığımızda envantere kayıtlı olmayan mermiler tarafından katliamlar gerçekleştirilmiş. Türkiye envantere kayıtlı olmayan silah kullanıyorsa savaş suçu işliyor. Bu silahları aldığı ülkelerden kayıt dışı silah almıştır, bu konunun açığa çıkması gerek. Yine dışarıdan getirilen özel harekat timlerinin sayısı bilinmiyor, gelenlerin daha çok JİTEM tarzı örgütlerin olduğuna dair bilgiler geliyor. Hakim kararı olmadan kimse gözaltına alınamaz, biz hakim kararı olmadan 150 bin insan tutuklu durumdayız. 1215 Magna Carta sözleşmesi ile hiç kimse hakim kararı olmadan tutuklanamaz kuralı getirilmiştir. Bizler 2015 yılında olmamıza rağmen bundan 800 yıl önceki en ilkel insan hakları sözleşmesinin de gerisindeyiz.” 

Av. O. Zuhat Bilen: “12 gündür 100 bin kişilik açık bir cezaevinde yaşıyoruz. Hiçbir hukuki dayanak olmaksızın 100 bin kişinin özgürlüğü elinden alındı. Devletin Kürt sorununda hayata geçirdiği yeni konsept bu. Ve sanırım bu kış böyle sürecek. Tüm Nusaybinlilerin yaşam hakkı tehdit altında, bu zulme ülkenin Kürtler dışındaki unsurları ortak vatan bilinciyle karşı çıkmalıdır. Ortak vatanda ortak bir gelecek olacaksa bu konsepte önce Fırat’ın doğusundan karşı çıkılmalıdır.”

14 gündür Nusaybin’de yaşananlar, tanıkların anlatımı temel insan hakkı olan yaşam hakkına, sağlık hakkına, eğitim hakkına, seyahat hakkına ve birçok insani hakka açık ihlal olduğu gibi gasptır da… 

Belli ki Kobanê’de başarılı olamayanlar, dün Cizre, Silvan bugün de Nusaybin’de cirit atıyorlar. İT’i, MİT’i, JİTEM’i, Özel harekatı, IŞİD’i kol geziyor Kürdistan sokaklarında… 

Yorum bırakın