antiprêze: Çatapat Tayyip!..Erdem Aydın

 

Erdoğan’ın G20 Zirvesi’ndeki görüntüleri zaman akışınıza düşmediyse hala, mutlaka bulun izleyin. Dünya liderlerine Kasımpaşa aksanıyla “Hav ar yu” diyen ama beklediği karşılığı bir türlü alamayan bir adam… Liderlerin hiçbiri tarafından ciddiye alınmayınca patolojik refleksler gösteren, etrafa anlamsızca gülüşler fırlatan bir hasta ruh… Ahmet’e, Egemen’e, Bülent’e ve diğerlerine karşı tavan yapmış egonun, ABD, Rusya, İngiltere gibi devletlerin liderlerince iki paralık edilişi… Bu film tutar!

Hele Meksika Devlet Başkanı’yla bi’ konuşması var ki, evlere şenlik! Güleryüzlü bir asabiyetle soruyor çevirmene: “Tek başına mı katılıyor, eşi yok mu?” Yalnız katıldığını öğrenince ise fırçayı basıyor: “Biz Meksika’ya hiç hanımsız gelmedik!”

Halen hayret ediyorum, nasıl oldu da havuz medyası bu haberi hakkıyla görmedi. Mesela, “Cumhurbaşkanı’ndan o ülkeye sert uyarı!” başlığıyla görülebilirdi pekala. Hatta Fırat’ın kıyısında düşen her gök cisminin failliğini feveranla üstlenen Star gazetesi, “Meksika’yı madara ettik” manşetiyle çıkabilirdi. Nasıl yapmadılar, hayret doğrusu!..

Peki Erdoğan, G20 Zirvesi’nde bütün o “Hav ar yu”, “Sii yuu” gibi cümleleri nasıl oldu da kurabildi? Bu kadar şahane bir İngilizce’yi nerden öğrendi? Havuz medyasının dalkavuklukta master yapmış muhabirleri merak etmiş, “first lady”ye sormuş. Eminanım da demiş ki: “Bu doğallık bence, vücut dili. Yarım, çatapat bildiği İngilizce ile çok güzel idare ediyor, kendine olan güveniyle… Dostluk, yani illa dil bilmek gerekmiyor, gönüllerle de konuşabilir insan karşıdakiyle. Ben de öyle yapıyorum arkadaşlarımla.”

Çatapat İngilizcesi… Aklımıza direkt Yahşi Batı filmi geldi. Bir sahnede her nasıl olmuşsa yolu Amerika’ya düşmüş iki fesli Osmanlı monşeri, karşılaştıkları herkese, korkutacağı beklentisiyle aynı cümleyi kuruyordu: “Bak, biz Haramidere’den Çatapat Ahmet’in arkadaşlarıyız, ona göre!” Sonrası malum…

Evet ya, dünya devletleri arasında Türkiye’yi ve Erdoğan’ı düşününce çok yakışmadı mı? Çatapat Tayyip!..

Aferin Ahmet Hakan

Geçen antiprêze’de Doğan Medya Grubu’ndaki gazetecilerin içler acısı halini işlemiştik. O dram, yeni bölümleriyle devam ediyor.

İktidarın medya tetikçisi bir adam var: Cem Küçük. Hani şu köşesinden ona buna balans ayarı çeken, olmadı tehditler sıralayan, en olmadı işinden attıran zât. Ahmet Hakan’ı da bir süre tehdit etti. Ahmet Hakan ise, iktidarın düşeceğine gerçekten kanaat getirmişti ki, aynı sertlikte yanıtlar verdi.

Ama sonra…

AKP, sivil bir darbeyle iktidarı yeniden ele geçirdi. Doğan Medya Grubu, iktidarla uzun süreli ihtilafı kaldıramazdı; çünkü ihaleler sürüyor, ticaret devam ediyordu! Ahmet Hakan, mum gibi oldu.

Hani muktedir, rızayı süreklileştirmek için “ödül sistemiyle” çalışır ya… Evcil hayvan yetiştirmenin de temel prensibi budur. Köpeğinize, “Koş oğlum, getir sopayı” dersiniz, getirince ağzına bir parça et atarsınız. Artık “K” deseniz gözü sopa arar olur.

İşte Cem Küçük de muktedirlik sanatının gereğini yapmış. Akşam gazetesine verdiği mülakatta Ahmet Hakan için, “Bak bu aralar düzeldi, kuzu gibi oldu. Böyle giderse, ben dokunmam kendisine, “Aferin aferin” derim” demiş.

Söz Ahmet Hakan’da. Ailecek çekirdeklerimiz elimizde, gözümüz ekranda. Gerçi patronun parası devreye girince tadı kaçtı filmin; artık bi’ kabadayılık aksiyonu filan beklemiyoruz ama… Ne bileyim, olur ya ar damarına dokunur, haysiyeti ayaklanır, “Sen kim oluyorsun da bana ‘Aferin’ diyorsun; önce pisliklerinizin hesabını verin” gibi bir hakiki delikanlılık yapar filan…

Olur mu dersiniz? Haklısınız…

Çatapat Tayyip’in mücahitleri…

Sağ taraftaki fotoğrafta, Erdoğan ve şûrekasının “Bayırbucak Türkmenleri”, “Türkmendağı’nda direnenler” diye adını anıp durdukları görünüyor. Bunlar, Rus uçağının paraşütle iniş yapan iki pilotunu, daha havadayken “Allahu ekber” nidalarıyla kurşuna dizmeye girişenler… Bunlar, Ortadoğu’nun katliam şebekesi; kadınları köle pazarlarında satan, farklı gördükleri herkesin kafasını kesmeye niyetlenenler… Kürt’ün ülkesini AKP adına işgal etmeye çalışan, dumurlardan dumur beğenenler…

Artık gizlenip saklanamaz oldu. İşte, gazetemizin bu haftaki “Havadan intihar hazırlığı” manşeti, ifşa olmuş AKP-DAİŞ ortaklığını bir kez daha belgeledi. Yeni gelen videolarda da sürekli, Erdoğan’a bağlı çalışan Alperen veya başka kılıklı cihatçıların sesleri geliyor… Ama soldaki fotoğrafta görülen Yeni Şafak gazetesi için tüm bunların hiç önemi yok. Savaş mı çıkar, bunlar adam mı kesiyor, umrunda değil! Ne gazeteci duyarlılığı, ne insan onuru. Dümdüz olmuş, duble yol kadar dümdüz…

Ne diyelim… Hayırlı işler…

Rus uçağı meselesi…

Şakası yok: Memleketi savaşa sürüklüyorlar. Hem de dünyayı tehdit eden karanlığın safında… Gençleri ölüme, geleceği uçuruma sürüklüyorlar… Faşizmi savaşla, kanla tahkim etmeye, korkudan iki büklüm ettikleri halka her istediklerini kabul ettirmeye, bu sırada iktidarın nimetlerini oligarklara tam olarak pat etmeye çalışıyorlar…

Bu Rus uçağının düşürülmesi meselesi, öncesinde “Türkmendağı” ve “Bayırbucak” feveranı, hep aynı minval üzre… Hatta öncesinden, milliyetçiliğin pompalanmasından, Alperen Ocakları ve Osmanlı Ocakları’nın bu yolda reorganize edilmesinden, basına yeniden ayar çekilmesinden beri böyle…

İçerde en sert yöntemlerle savaşarak Kürt’ü olası kaosta safdışı etmeye, dışarda DAİŞ’e varana değin cihatçı bütün grupları el altından veya açıkça silahlandırmaya, paralandırmaya, içte ve dışta vekaleten savaştırmaya dayanan bir politika…

Binlerce insan öldü; on binlercesi potansiyel cenaze…

Bu ahval içinde sadece gazetecilerin değil bütün haysiyetli insanların önünde tek yol var: Barışı militanca savunmak, barış için mücadele etmek… Ama öyle kırtasiye tipi değil, müdahale edebilecek kadar, müdahale edebilecek biçimde mücadele etmek…

Bu işin şakası yok!

Star, Yeni Şafak, Sabah, Akşam, Yeni Akit ve cümlesi, “Rus uçağını vurduk, oley!” manşetleriyle çıkıp faşizmi tahkim ederken bizim sesimiz onlardan az çıkarsa…

Felaket senaryoları, umutsuzların, mücadeleden imtina edenlerin olsun… Krizlere gebe bu dönem, mücadele edeni zafere taşır. Her yerde yaşamı ve barışı savunalım.

Siz de yazın!

antiprêze’ye siz de katkı sunabilirsiniz. Radarınıza takılan haberleri, yazıları, demeçleri, yorumunuzu katarak ya da katmadan ulaştırın, bir yolu yordamı varsa yayınlayalım. Yeni Özgür Politika’yı didiklemeyi, eleştirmeyi de ihmal etmeyin!

Radarınıza takılanları, “erdem-aydin@gmx.de” mail adresine veya gazetemizin posta adresine gönderebilirsiniz.

erdem-aydin@gmx.de

Yorum bırakın