İmha konseptinde yeni boyut – Kenan Kırkaya

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 1 Kasım öncesi “Biz gelmezsek Beyaz Toroslar gelir” sözlerinin aksine seçimlerden sonra Kürt siyasetine yönelik “Beyaz Toros” uygulamalarının devreye girdiği görülüyor. Seçim öncesinde HDP ve Kürtleri hedef alan “imha konsepti”, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik suikast girişimiyle yeni bir boyut kazandı.

7 Haziran seçimleri öncesinde kimi çatışmalar gerekçe gösterilerek, “bayrak mitingleri” ve benzeri yöntemlerle hem Kürtlere hem de HDP binalarına yönelik ırkçı saldırıları devreye sokan AKP hükümeti, 7 Haziran seçimlerinden sonra Kürt siyasetine yönelik saldırı konseptini yeni uygulamalarıyla sürdürüyor. Epey zamandır devletin ve sivil görünümlü organize grupların saldırıları ile terbiye edilmeye çalışılan HDP ve Kürt siyasetine yönelik saldırılar son günlerde boyut değiştirdi.

Nisan 2009 tarihinde cemaatle birlikte Kürt siyasetini “KCK operasyonları” adı altında teslim almaya çalışan AKP hükümeti, 10 bin Kürt siyasetçi ve aktivisti tutuklamasına rağmen Kürtler geri adım atmayınca sürekli kendisini yenileyen farklı yönelimler devreye soktu. Şimdiye kadar hazırlanan binlerce fezleke ile yargı kıskacına alınan, “dokunulmazlık” tartışması ile 2 Mart 1994 yılında olduğu gibi Meclis’ten atmakla tehdit eden AKP, 7 Haziran seçimleri öncesinde ve sonrasında HDP’ye yönelik, “ölümcül” saldırıların önünü açtı. 7 Haziran öncesinde HDP il binalarına bombalı saldırılar gerçekleştirilirken, Suruç ve Ankara katliamlarıyla da HDP’ye destek veren kitle üzerinde “korku ve şiddet” sarmalı oluşturulmaya çalışıldı.

Karar son zirvede alındı

Dağlıca (Oremar) saldırıları gerekçe gösterilerek, Rize’de “oluk oluk kan akatacağını” söyleyen ve “AKP’ye karşı Haçlı ittifakı kurulduğunu iddia edip hilal ittifakına çağrıda bulunarak” AKP yanındaki yerini açıklayan Sedat Peker’in içinde yer aldığı Osmanlı Ocakları marifetiyle Kürtlere karşı linç girişimleri başlatıldı. Ankara, Kırşehir, Bolu, İstanbul, Konya, Antalya gibi birçok yerde Kürtlere yönelik saldırılara da dönüşün saldırılarda aralarında HDP Genel Merkezi’nin de bulunduğu HDP’ye yönelik 160’tan fazla saldırı gerçekleştirildi. Saldırı dalgası en son 102 kişinin katledildiği Ankara katliamıyla final gerçekleştirildi.

Birçok kesim, AKP’nin iktidarını kaybetme tehlikesine karşı devreye soktuğu “iç savaş provasını” gördüğünü için 7 Haziran seçimlerindeki tercihlerini 1 Kasım’da değiştirdi. Zaten hükümette topluma bu yönlü mesajlar verirken, Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Biz gelmezsek Beyaz Toroslar” gelecek diyerek toplumu tehdit etmişti. Ancak korku siyasetinin AKP açısından getirdiği “başarı” beraberinde 7 Haziran öncesinde başlatılan saldırıları tırmandırmasını getirdi. Şiddettin “kendisi açısından” sonuç verdiğini düşünen AKP, hem yaptığı güvenlik zirveleriyle hem de 21 Ekim tarihinde yapılan son MGK toplantısı ile değişik planları gündeme alarak yeni konseptler geliştirdi. Yapılan toplantılarda birkaç seçenek üzerinde değişik planlara gidildi ve Erdoğan’ın “B ve C planları” masaya yatırıldı. Yapılan tartışmalarda Kürt hareketine yönelik “iç savaş” anlamına gelen “en kapsamlı” saldırıların bir ön aşamasının devreye sokulması üzerinde duruldu.

İlk işaret kent kuşatmalarıydı

Plana göre, şimdiye kadar uygulanan bütün baskı politikaları entegre bir şekilde yürütülerek, saldırıların tırmandırılması kararlaştırıldı. Buna göre, daha önce yapılan KCK operasyonlarına benzer “siyasi soykırım operasyonları” bir yandan sürdürülürken, öte yandan Cizre ile başlatılan halka yönelik saldırıların “artırılması” kararlaştırıldı. Cizre ile başlayan “sokağa çıkma yasakları” daha sonra Silvan, Nusaybin, Lice gibi pek çok ilçede yaygınlaştırılarak sürdürülmesi ve günleri varan kent kuşatmaları ile kentlerin savaş cephesine dönüştürülmesi de bunu gösterdi.

Kürtleri hedef alan saldırılarla beraber daha önce “fezlekeler, Meclis’ten atmalarla” tehdit edilen HDP grubuna yönelik de fiziki saldırılar devreye konuldu. AKP’li eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ı, “Bir kurşunla vurulursun” tehdidinin ardında Silvan’da hedef seçilmesi de ilk işaretlerden biriydi. Yüksekdağ, yapılan gaz bombalı ve silahlı saldırılardan ölümden şans eseri kurtulurken, daha sonra HDP milletvekillerine yönelik Nusaybin’de gerçekleştirilen fiziki saldırılarda fiziki imhanın işaretleri olarak ortaya çıktı. En son HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik suikast girişimi de imha saldırılarının geldiği aşamaya gösterdi. Demirtaş’a yönelik saldırıda Valilik, araca yönelik kurşun izine rastlanmadığını belirtse de, yapılan saldırının Demirtaş’a yönelik açık bir “suikast” mesajı içerdiği değerlendiriliyor.

Sayısız kez tehdit edilen Demirtaş’a daha önce de suikast girişimleri olmuştu. İlk girişim Ekim 2014 tarihinde yine Demirtaş’ta gerçekleştirildi. Kobanê protestoları sonrası HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı Twitter üzerinden “Artık sizi kim kurtaracak merak ediyorum” diyerek tehdit eden Rehber TV Genel Yayın Yönetmeni Fikret Gültekin (45), daha sonra hazırladığı patlayıcı ellinde patlamıştı. Gültekin’in üzerinde kar maskesi, eldiven ile yüklü miktarda İran ve Irak parası çıkması da suikast ihtimalini güçlendirmişti.

Demirtaş’ın evine Mayıs 2015 tarihinde de polisler tarafından “baskın düzenlenmiş” ve kendisini polis olarak tanıtan kişiler, Demirtaş’ın ısrarla kapıyı açmasını istemişti. “Yanlışlıkla yapıldığı” belirtilen girişim Demirtaş’a yönelik suikast girişimi olarak nitelendirilmişti.

Yorum bırakın